Ölümlü Dünya 2: Bu aile ölünüzü kaldırtmaz!
12 mins read

Ölümlü Dünya 2: Bu aile ölünüzü kaldırtmaz!

İlk filmiyle sessiz ve derinden ilerleyip zamanla geniş kitlelere ulaşarak adını duyuran, attırdığı kahkahalarla sessizliğini bozan Ölümlü Dünya devam filmiyle vizyona girdi. Bu kez internet yerine salonda izleneceğine kesin gözüyle baktığımız filmde suça karışmış Mermer ailesinin komik maceraları anlatılmaya devam ediyor. Ali Atay’ın yönettiği filmin senaryosunda ise Atay dışında iki isim daha var: Feyyaz Yiğit ile Aziz Kedi.

MERMER AİLESİNİN ÖLÜMLE KALIM ARASINDA İKİNCİ SINAVI

Filmin konusunu kısaca aktaralım. Anadolu Tat 1071 adında tarihi esintili kültürel motifli bir esnaf lokantasında sessiz sakin yaşam süren Mermer ailesi profesyonel bir örgütün tetikçiliğini üstlenmiştir. Paravan olarak kullandıkları restoran aynı zamanda hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştırmaktadır. İlk filmin finalinde aile örgütle anlaşmazlığa düşmüş, hamile olduğunu öğrendikleri bir gelin ile ortada kalmışlardır. Ukrayna’ya kaçmaya hazırlanırken bıraktığımız Mermer ailesini Maestro’nun evine yaptıkları ziyaretle görüyoruz. Ailenin babası Gazanfer (Ahmet Mümtaz Taylan) eski dostu Maestro’dan (Reha Özcan) yardım isterken üç şeyi hedeflemektedir: Kaçırılan Zafer’i (Doğu Demirkol) kurtarmak, hak ettikleri parayı almak ve örgütten kesin olarak çıkmak. Maestro Gazanfer’i Şenol’a (Giray Altınok) yönlendirirken yeni hedefler de belirlenir. Boyunlarına astıkları USB kolyelerde örgütün tüm datasını taşıyan 4 kişi aynı gün içinde bulunacak ve usbler birleştirilip elde edilen kozla örgütle masaya oturulacaktır. Böylece Mermer ailesi yanına aldıkları Şenol’la birlikte yine bol kanlı bir maceraya atılırlar.

ABSÜRT, KARA, GEVEZE MİZAH VE ANA AKIM SEYİRCİYE ULAŞMANIN YOLLARI

İkinci filmi ilk filmle kıyaslayacak, senaryosu ve oyunculukları bakımından değerlendireceğiz fakat öncelikle Ölümlü Dünya nasıl bir mizah yapıyor ve hangi seyirciye sesleniyor, kısaca değinmekte fayda var.

Son yıllarda mizahımıza yeni ögeler katıldı ve kara, absürt, ofansif gibi alt türlere dair bir kafa karışıklığı doğdu. Doğrusu bu karmaşanın yaşanması mizahımızın çeşitlendiğine işaret ve sevindirici. Tabii bütün kavramları rastgele kullanmamak lazım. Tanımlamadaki karmaşa filmi kategorize ederken sıkıntı yaratıyor. Ölümlü Dünya epey zamandır dikkat çeken bir türde karşımıza çıkmakta. Aksiyon, kaos ve suçun kanıksanmasının bir sentezi. Suçun kanıksanması türe kara bir nitelik kazandırmazken kaotik atmosferin varlığı da kendiliğinden absürdü getirmiyor. Bununla birlikte Ali Atay’ın filmi cinayet işlemeyi zanaat, cinayeti yaşamın bir parçası addettikçe kara bir yan taşırken kovalamacalı çatışmalı sahnelerin arasına serpiştirilen ve özellikle Feyyaz Yiğit ile Aziz Kedi’nin dokunuşlarını hissettiğimiz bölümlerde absürt bir tarafa kayıyor. Ülkemizde ofansif mizah daha ziyade dil merkezli ve canlı bir performansın etkisinde kaldığı için Ölümlü Dünya’ya pek sirayet etmiyor.

Gülmeyi seven, ticari komedileri gişede yalnız bırakmayan seyircimiz de yeniliklere daha açık olmaya ve farklı türlerdeki anlatılara daha fazla şans vermeye başladı. Podcastler, stand up gösterileri, video yayınlar artarken zaten köklü bir geleneğe sahip olduğumuz süreli yayın mizahı da iniş çıkışlarla varlığını korumakta. Bu yeni mizaha ana akım seyircinin reaksiyon vermemesi imkansızdı. Ölümlü Dünya da değişim sancılarının ürünü olarak karşımıza çıktı ve erkek dili baskın; ahbaplığa, aileden olmaya dayalı; suçu kaosu bol ekip güldürüleri içinde adeta bir yıldız gibi parladı. Komedinin toplumsal yoğunluğunu göz önüne alırsak bu ahbaplık, aile hissiyatının kutuplaşan kesimler arasında incinen bağları sinema salonlarında tamir ettiğini görüyoruz. Ölümlü Dünya ne olursa olsun kopmayan, ‘kolu kola sokan’ ailenin iyi bir örneğini veriyor. Başarısını biraz da buna borçlu diyebiliriz. İlk üç günde 400 binden fazla bilet kesen film belli ki ana akım seyirciye ulaşıyor ve üslubu hala yadırgansa dahi dilini giderek yumuşatıyor.

TAKIMLA BİRLİKTE DÜZ VE KAOTİK KOŞULAR

Gişe komedilerinde akılda kalan replik gibi bir kıstas öne çıkmakta. Şüphesiz 70’lerde hatta 80’lerde, geç Yeşilçam diyebileceğimiz dönemde özellikle Natuk Baytan senaryolarında dillere pelesenk ifadeler vardı fakat son yıllarda bu ifadeler başlıca referans oldu ve seri güldürülerimizin başarısını ölçen en önemli kıstas da (ticari başarısından sonra) popüler kültürdeki dolaşım performansına dönüştü. Kelime oyunları ustası Yılmaz Erdoğan’ın Vizontele’si ile başlayan konuşma diline espri kazandırma pratiği komedinin gişede büyük başarı yakaladığı 2010’larda düstur halini aldı. Kolpaçino, Recep İvedik, Düğün Dernek vb. film serilerinde güçlü karakterler ani çıkışlar, kendini ifade eden diyaloglarla seyirciyi can evinden vurup akılda kalmaya çalışıyor. Ölümlü Dünya da ilk filminde bir bakıma buraya oynadı. ‘Kutu kola’ meselesini ve “bana paspasla adam öldürttünüz” gibi replikleri hala anıyor, gülüyoruz. Atay, Yiğit, Aziz Kedi üçlüsü ikinci filmde akılda kalan repliklere özellikle çalışmışlar fakat bu çaba biraz zorlama olmuş diyebiliriz. Serbest’in cinsel deneyim yaşama çabası ve Ercü muhabbeti aracılığıyla bu türden diyaloglara zemin hazırlanmış.

İlk filmin izini süren bir diğer başlık ise tekerlemeler, hesaplamalar, takımla birlikte düz ve kaotik koşular! Mermer ailesi ilk filmde kasayı açmak için tekerleme okuyor, Serbest (Feyyaz Yiğit) lokantalarına gelen müşteriye gıcık olduğu için wifi şifresini adeta kafasına vura vura veriyordu. Rakamları küçük büyük diye okuması hayli ilginçti. Devam filminde Serbest bu kez IBAN veriyor ve mali hesaplara dalıyor. Muhabbet tellalına kaptırdığı 725 lira, abur cubura ayırdığı harcırah gülünç hesaplar kısmına dahil edilebilir. Öte yandan ilk filmde aile gittiği otelde mimariyi sonuna kadar kullanmış, karşılıklı koridorlarda koşmuş, güvenli bir biçimde haberleşmek için sessiz sinema oynamışlardı. Bu kez hastanede, yine karşılıklı ve kaotik koridorlar boyunca koşuyorlar. Ölümlü Dünya 2 senaryosu bakımından ilkinin üstüne çıkıyor ayrıca aksiyonun da hız kazandığı görülmekte. Tabii bu kadar Hollywoodvari aksiyon ve stilize şiddet sahneleri yerine daha yerli bir üslup benimsenebilirdi. Filmde Serbest’in sivri çıkışlarıyla bu sahneler dengelenmeye çalışılmış.

DÜNDAR DÜNDAR DÜNDAR DİNÇ VE OYUNCULUKLAR ÜZERİNE

Filmin hafızalarda yer eden sahnesi ekibin bir seçim otobüsüyle hasımlarından kaçtıkları sahne. Yerel seçimlere hazırlanan adayın propaganda şarkısını sahne boyunca duyuyoruz. Arkalarından sıkılan silah seslerine ve otobüs içindeki tartışmalara Dündar Dinç’in kendini övdüğü sıfatlar ile sıraladığı vaatler karışıyor. Bu sahnede son dönemin ahbap çavuş ilişkisini yansıtıp absürt durumlar köpürten mizahının yansımasını izliyoruz. Bu sahne bize Gibi’yi, Ayak İşleri’ni anımsatıyor. Zaten Maestro’nun vasiyeti gereği yakıldığı sahne Ayak İşleri’nde felsefe profesörünün pideci fırınında yakıldığı sahneye göz kırpmakta. Oyunculukları ise mizah yükünün dağılımı üzerinden değerlendirmek isabet olacak. Ölümlü Dünya bir ekip güldürüsü olduğundan ekip dışına çıkarılan Doğu Demirkol’un, rolü gereği kaçırılan Zafer’in komik diyaloglarına karşın filmle bağ kuramadığını söylemeli. Demirkol belki de bir anlaşmazlıktan ötürü ekipten uzaklaştı, bilemiyoruz fakat bu ayrılık pek yaramamış.

Komedinin dışına itilen bir diğer isimse Özgür Emre Yıldırım. Yıldırım ilk filmde görünürdü, ekibin parçasıydı; devam filminde sadece çay getiren, panik anlarında silahına yeltenen figüran konumunda. Tabii filme taze kan olarak katılan (ki kalabalık sahnelerde yer almayan Doğu Demirkol’un rolünü dolduran) Giray Altınok kendine has üslubuyla sırıtmıyor. Altınok filme kendi mizahından bir şeyler getirmiş, bu da uyumu ve başarıyı sağlamış.

Feyyaz Yiğit ikinci filmde güldürünün merkezinde ve tartışmasız hakim… İlk filmde onu hem Demirkol hem ekip dengeliyordu. 2’de Demirkol geri planda, zaten sınırlı bir rolde (Oktay) izlediğimiz Alper Kul üzerine de pek gidilmeyince meydan Yiğit’e kalmış. Yiğit’in Gibi’de kazandığı ilgi ve sevgiden Ölümlü Dünya da nemalanıyor elbette.

Sarp Apak ilk filmde turist gibi dolaşıyordu, devam filminde bu tablo değişmiş. Ailenin en gönülsüz üyesi diyebileceğimiz Serhan hamile eşi Begüm’le çatışma yaşadıkça suç ailesinden uzaklaşıyor aynı zamanda oyunun da içine giriyor. Aynı şeyleri Begüm rolündeki İrem Sak için söyleyemeyiz. Sak bu filmde çok daha belirgin. Hem komedi sahnelerinde hem olayların akışında kilit bir rol üstleniyor nedir ki filme bir türlü giremiyor. Ölümlü Dünya dört başı mamur bir erkek filmi, belki Sak da bu ağırlığı dağıtmak için tercih edilmiş fakat doğru tercih mi tartışılır. Zira İrem Sak’ı seyirci Yalan Dünya’dan erkeksi üslubuyla hatırlıyor.

Ahmet Mümtaz Taylan da ilk filme kıyasla özgün bir performans sunmuş. İlk filmde Gazanfer karakteri büyük ölçüde Leyla ile Mecnun’daki İskender’i hatırlatıyordu. Mehmet Özgür, karakteri gereği tutuk bir oyun tarzı sergiliyor fakat filmde fazla gölgede kalmış. Bir not da Baturay Özdemir’e düşebiliriz. Ankara çıkışlı komedyen Özdemir sahne şovlarıyla tanınmakta, oyunculuk kariyerinin henüz başında. Zamanla kendini geliştirebilir. Zaten hikayesi sonlanmadığı için bir devam filmi çekilirse onu belki bir ‘aile düşmanı’ olarak izleyebileceğimizi düşünüyorum.

**

Ölümlü Dünya 2, ilk filmde açtığı yolu genişleten; seyirciye daha fazla ulaşabilmesi için metnine çalışılmış, aksiyonu ve komik diyalogları ölçülüp biçilmiş bir film. Bir an düşmeyen temposu zaman zaman filmin ‘film olma’ duygusuna ve bütünlüğüne zarar verse de komedi sahnelere özenli bir biçimde dağıtıldığından sarkmıyor, yormuyor. Yerel seçim arifesinde teklifsiz bir adayın absürt otobüsüne binen aile üyeleri siyasete dokunmadan, kurşunlarla dans ede, Yeşilçam müziklerini çalarak geçiyor önümüzden ve ‘son durağa’ doğru yolculuğun bitmeyeceğini anons ediyor. Ne diyelim? Bu aile ölünüzü kaldırtmaz! Bu aile ölünüzü kaldırtmaz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir