İnsan vücudu uzayda adeta teneke kutu! Basınç sizi öldürebilir

Dünya’da iken hava, cildinize her yönden sürekli olarak 1 atmosfer basınç uygular. Bu miktar, cildinizin her santimetrekaresinde bir litre suyun ağırlığı kadardır. Bu basıncı fark etmemenizin sebebi, denizin dibindeki bir karidesin etraftaki suyun bir denizaltıyı içine çöktürebileceğini fark etmemesiyle aynıdır: Vücudunuz, Dünya yüzeyinin yakınındaki bu basınca uyum sağlamıştır. Bu durum çevrenizden gelen tipik basıncı dengelerken, ani basınç değişimlerini nadiren yaşarsınız.

BASINÇ HER YERDE BİR ŞEKİLDE İNSANI ETKİLİYOR

Populer Science Türkçe’de yer alan içerikte bir şişe gazoz örneği veriliyor. Bir şişe gazoz aldığınızda, şişenin gazla dolu olduğunu bilirsiniz ama çok baloncuk görmezsiniz. Bunun sebebi, şişenin Dünya yüzeyindeki hava basıncının yaklaşık dört katında olması ve karbondioksitin içeride sakin tutulmasıdır. Kapağını açtığınızda ise şişenin içeriğini Dünya’nın görece yumuşak atmosferine maruz bırakırsınız. Çözülen tüm bu gazlar kabarcıklı köpük halinde dışarı fırlar. Ani bir gaz infilakından kaçınmak istiyorsanız, şişenizi her zaman denizin kırk metre altında açabilirsiniz çünkü buradaki basınç gazı bulunduğu yerde tutar ve deniz suyu da gazozun tadını bozmaz.

İçindeki sıvılarda bulunan gazın atmosferden emilen nitrojen olması haricinde, vücudunuz da bu gazoz gibidir. Hava basıncının bulunmadığı dış uzaya ışınlanacak olsaydınız, vücut sıvılarınız gazozun açıldığı zamanki gibi tepki verirdi. Fakat bir köpük infilakından ziyade, damar ve atardamarlarınızı tıkayarak normal kan, oksijen ve besin akışını önleyen nitrojen baloncuklarına maruz kalırdınız.

Düşük derinliklerden yüzeye geri çıkan dalgıçlar da benzer bir tehlikeyle karşı karşıya kalırlar. Yüksek basınçtan düşük basınca çok hızlı geçerseniz, sıklıkla eklemleri etkileyen ve kişinin acı içinde kıvranmasına sebep olan “vurgun” adlı bir duruma maruz kalırsınız. Eğer bu durum beyninizde gerçekleşirse başınız döner ve gözünüz kararır.

Eğer uzaya maruz kalırsanız, çok büyük ihtimalle yalnızca ölürsünüz. Aslında uzayda hayatını kaybeden birkaç kişi var ve onlar da ani basınç kaybından ölmüştü. Tarih 30 Haziran 1971’i gösterirken kozmonotlar Georgi Dobrovolski, Viktor Patsayev ve Vladislav Volvov Salyut-1’den geri dönüyordu. Üç kozmonot, yer çekimi olmayan ortamda haftalarca akrobasi yapmış ve Sovyet halkı onları televizyondan izlemişti. Kapsüle girdiler ve kapağın kapatılmasıyla alakalı birtakım ufak sorunların ardından kenetlenip alçalmaya başladılar.

Yer ekibi gelip kapsül açıldıktan sonra, kozmonotların hala oturur vaziyette durduğu ve ölmüş olduklarını görmüştü. Hayata döndürme çabaları sonuçsuz kaldı; her biri ciddi bir beyin kanaması geçirmişti. Olayın ardından yürütülen soruşturmada, uzay istasyonlarından ayrıldıktan sonra dönüş aracındaki bir valfin aniden açıldığı ve kozmonotları neredeyse yüksek bir vakuma maruz bıraktığı ortaya çıktı.

Vurgun yemek sadece kazalarda meydana gelen bir tehlike değil, bir basınç kostümü kullanırken de karşılaşacağınız bir problem. Uzay kostümlerini hantal bir kıyafet gibi düşünebilirsiniz fakat normal kıyafetler, iç kısımlarında kapalı bir ortam sağlamazlar. Deri bir balonun insan şekline sahip olduğunu hayal etmek daha doğru olacak. Tıpkı bir balonda olduğu gibi; iç basınç ne kadar yüksekse, bükülmesi de o kadar zor oluyor.

İnsan şeklindeki balonda ise yüksek basınç, eklemlerin zor bükülmesi anlamına gelir. Yani, çok zor. “Tırnak ayrılması” adı verilen bir olgu vardır ki bunun ne olduğunu öğrenmenizi tavsiye etmeyiz. Bu sebeple, Uluslararası Uzay İstasyonu Dünya basıncında tutulsa bile hem Amerikan hem de Rus uzay kıyafetlerindeki basınç bunun yaklaşık üçte biri kadar olur.

Peki astronotlar uzay kostümlerini giydikleri zaman neden esnemiyor, boğulmuyor ve yalpalamıyorlar? Çünkü uzay yürüyüşlerinden önce saf oksijen soluyor ve kanlarındaki nitrojenin büyük bir bölümünü gideriyorlar. Nitrojen yoksa, nitrojen baloncukları da yoktur. Filmlerde sizi kahraman astronotların üzerlerine uzay kostümlerini geçirip arkadaşlarını kurtardıklarına inandırmış olabilirler. Fakat mevcut tasarımlarda bunu yapmak, Brad Pitt’in eklemlerini tutarak (yakışıklı değilse bile) çok acı verici bir ölüme doğru ayaklarını sürümesiyle sonuçlanırdı.

Bazıları Uluslararası Uzay İstasyonu’nun neden kostümle aynı düşük basınçta tutulmadığını soracaklardır. Kısa cevap; insanlar etrafta yeterli oksijen olduğu müddetçe düşük basınçta hayatta kalabilseler de mühendislerin bütün ekipmanları düşük basınçlı, saf oksijenin bulunduğu bir ortamda çalışmak üzere tasarlaması gerekirdi.

Fakat saf oksijen tehlikelidir. 1967 yılında Apollo 1 uçuşu için hazırlık yapılırken, mürettebat kapsülünde bir kıvılcım çıkmıştı ve saf oksijenli ortamda yoğun bir yangın meydana getirmişti. Üç astronot (Edward White II, Roger Chaffee ve Gus Grissom) kurtarılamamış çünkü sıcaklık ve basıncın aniden artması, içeri doğru açılan kapağı kullanmayı imkansız hale getirirken, yoğun ısı da kurtarma görevlilerinin astronotları kurtarmasına engel oldu.

Az bilinen benzer bir olay ise daha erken tarihlerde Sovyetler Birliği’nde yaşandı. 1961 yılının başlarında Valentin Bondarenko kozmonotluk eğitimi görüyordu ve eğitim egzersizlerinden birinde, yüksek oksijenli basınçlı bir odada on gün geçirmesi gerekiyordu. Hapsin sonlarına doğru vücudunda bulunan bir sağlık sensörünü çıkartarak sensördeki yapıştırıcıyı alkollü bir bezle sildi.

Astronotun dalgınlıkla kenara attığı bez, elektrikli bir ocağa gelmiş. Bunun sonucunda meydana gelen yangın hızla kontrolden çıkmış ve kostümü alevler içinde kalmış. Kurtarma görevlileri ona ulaşmadan önce odadaki oksijenin boşaltılması gerekiyormuş. Kısa süre sonra şok sebebiyle hayatını kaybetmiş. Bu olay, Gagarin dış uzaya çıkan ilk insan olmadan sadece bir ay önce gerçekleşmiş. Sovyetler hatalarını saklamayı tercih etmiş. Bu yüzden Apollo 15 astronotları Ay’a uzay yarışında hayatlarını kaybeden astronot ve kozmonotların isimlerinin yer aldığı bir plaket bıraktığında, Bondarenko’nun ismi yoktu. Hikayesi ölümünden çeyrek asıl sonra paylaşılmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir